Bir çayırdaki çiçeklerin renkleri, bir ayıya, bir bal arısına, bir kelebeğe farklı görünür. Aynı çayır, insana da kendi limitleri kadarıyla görünecektir. Harvard üniversitesi tarafından yapılan bir araştırma bu durumun neden böyle olabileceği üzerine yoğunlaşıyor. Bulgulara göre bir canlının gördüğü renklerin çeşitli ve niteliği retinada yer alan ve ışığa duyarlı olan opsin moleküllerinin çeşit ve sayısı ile ilgili olabilir.
Harvard Üniversite Organizmal ve Evrimsel Biyoloji Departmanı’ndan Post-doktora öğrencisi Marjorie Liénard ve Profesör Naomi Pierce tarafından yürütülen araştırma, Eumaeus atala adlı kelebekte kırmızı rengi görmeyi sağlayan opsin moleküllerinin varlığını keşfetti. Bu durumun evrimsel sürece nasıl dahil olduğu konusunun ise cevabı retinada yer alan ışığa duyarlı opsin moleküllerinde yatıyor olabilir.
Primatlardan itibaren karada yaşan çok az canlının turuncu ve kırmızı rengi görebildiği bilinirken, ne olduğu ve bu kelebeklerin kırmızı çiçeklerin özlerini de görebilmeye başladıkları araştırmanın konusu. Bilindiği kadarıyla evrimsel olarak böcek gözleri genellikle mavi-yeşil tonları algılamak üzere adapte olmuştur. Araştırmanın devamında ise genotipin nasıl fenotipe dönüştüğüne dair mekanizma açığa çıkabilir.
Fakat arıların bu kelebekten farkı, turuncu ve kırmızıyı göremiyor olmaları. Turuncu ve kırmızıdan geriye giden renkler genellikle insan gözünün aralığıdır.
Fakat o zaman neden bu kadar çeşitli renk var?
Belki de bu durumda çiçeklerin tüm görenlere göre pozisyon aldıkları, ya da Jose Saramago’nun Körler ve Fillerin hikayesindeki gibi herkesin bütünden bir parça görerek dünyaya geliyor olduğu söylenebilir.
Araştırma: Harvard üniversitesi, “The evolution of red color vision is linked to coordinated rhodopsin tuning in lycaenid butterflies” by Marjorie Liénard et al. PNAS
Kaynak: https://phys.org/news/2012-06-australian-evolution-driven-bee.html