Beyin fonksiyonlarını artırmaya yönelik bunca program ve eğitim varken, düşüncenin ve öğrenmenin asıl doğası ve neye inanılacağı konusunda kafa karışıklıkları mevcut.
Beynin nasıl çalıştığını, ve hatta akıl-beyin bağlantısını daha çok yeni anlamaya başladık. Bu nedenle beyinle ilgili her ne duyarsak duyalım neye inanacağımıza çok dikkat etmek gerekiyor. Özellikle de bilim aksini doğrulasa dahi epey bir süre orada kalmaya devam eden nöro-mitlere!
Nöro-mit nedir?
Aşağıdaki mitler beynin doğası ile ilgili yaygın ve zarar veren ön kabullerdir. Bu ön kabuller yaşamda eğitim, öğrenme, iş, bilim, hatta yaşamın kendisine olan anlayışımızı şekillendirecek güce sahiptir ve dahası yaşamda başarılı olmak adına kendimizde barındırdığımız özelliklere bakış açımızı ve bu anlamda kendimize olan inancımızı etkileyebilir.
Aşağıda göreceğiniz bu beş mit, benim (Dr Caroline Leaf) toplumda, eğitimcilerde, hatta nörobilimcilerin kendilerinde gözlemlediğim, araştırmalarımda, klinik çalışmalarımda ve okumalarımda karşılaştığım pek çoğu halen ortada olan beş hatalı ön kabulü kapsıyor.
Peki bu mitler nelerdir ve neden bu kavramlara temkinli yaklaşmalısınız?
“Sol-Sağ Beyin” Nöro Miti
Efektif düşünce sağ ve sol beyinin bir arada uyum içinde çalışmasını gerektirir. Sağ beyin büyük resimden detaya doğru, zihindeki datayı işler. Sol beyin ise veriyi detaydan bütüne doğru çalıştırır. Konuşmaktan, yemek yemeye, düşünmekten, okumaya kadar yaptığımız her şey, iki tarafın paralel ve uyum içindeki işlemini gerektirir. Ancak böyle bir çalışma mekanizmasıyla bütüncül anlama ulaşılabilir. Akıl tüm beyin boyunca çalışır ve akıl çalışırken beyin ona bütünü ile koordineli bir şekilde çalışarak cevap verir. Bu nedenle “sol beyin mantıksal, sağ beyin ise yaratıcıdır” demek anlamsızlaşır. Zira bu bilimsel olarak imkansızdır.
“Öğrenme” Stilleri Nöro Miti
Pek çok insan kendi tercihleri olan öğrenme stillerine uygun şekilde bilgi aldıklarında daha iyi öğrendiğini düşünür. Bu nedenle kendilerini “işitsel”, “görsel” öğrenici olarak nitelerler. Zira bu, çalıştığının farkında oldukları bir mekanizmadır. Fakat gerçekte olan bu değil. Bu tarz inanç ve şartlamalar indirgeyicidir. Teknik olarak tek bir öğrenme kanalı üzerinden öğrenmek ve üzerine hafıza oluşturmak imkansızdır. Çünkü düşünce oluşma aşamasındayken beynin farklı bölümlerinden geçer. Aynı bir yiyeceğin sindirim aşamasında sindirim sisteminin farklı bölümlerinden geçmesi gibi. İnsan düşünsel yeteneği geçeklenebili bir evrene dayalı kompleks, dinamik bir varlıktır. Tekil bir düşünsel sistem insanın varoluşuna aykırıdır.
Öğrenmeye “kutunun içiden düşünme” ve “kutunun dışından düşünme” gibi ön kabullerle yaklaşamayız. Ünlü bahçevan Ron Finley’in söylediği gibi, konu insanın hayal gücü olduğunda kendisinden düşünülmeye başlanacak bir kutu yoktur. Hatta araştırma gösteriyor ki, belirli bir öğrenme tekniği tercihi yaptığımızda öğrenme yeteneğimizi sınırlıyoruz. Mesela pek çok öğrenme nöromitinden, görülen sonuç için tek bir faktörün sorumlu oluşu gibi yanlış bir analiz çıkıyor. Bu tarz çıkarımsal sonuçlar özellikle insanın bilişsel ve metabilişsel yetenekleri olan, dikkat, öğrenme, akıl yürütme ve hafıza gibi, insan yaşamının tüm süreçlerini oluşturan insan davranışlarının kompleksitesinin ne kadar azımsandığını yansıtıyor.
“Hafıza” Nöro Miti
Hafıza, yalnızca öğrenme kavramının kalbi değil, yaşamın her alanında vazgeçilmezdir. Fakat hafıza nedir? Hafızayı yeteneklerimizi üst kalite kullanmak üzere nasıl kullanabiliriz? “Hafızanı güçşlendir!” “Hafıza kapasiteni artır!” “Sıradışı bir hafıza kapasitesine nasıl hızlı ulaşılır?”gibi cümleler pek çok kitap, ilaç, program için tanıtım mottolarıdır. Fakat hafıza kompleks ve henüz tam anlaşılmamış bir yapıdır. Tek bildiğimiz hafızanın inşa edilen bir kavram olduğu ve inşa edilirken, yoğun odak ve anlayış gerektirdiği. Uzun süreli hafıza ve rutinleştirme, uzun zaman ve çok çalışma gerektiren süreçler.
Hafıza inşasının şipşak ya da basit, hızlı ve etkili bir formülü yok. Ticari, bilgisayar tabanlı, oyunlar ile kurgulanmış hafıza geliştirme sözü veren ve ADHD, disleksi, konuşma problemleri, düşük akademik performans, bunama, zihinsel ve psikolojik sağlık ile ilgili problemler ve benzeri durumlar çin umut vaadeden pek çok çözüm maalesef yetersiz kalıyor. Araştırma “beyin oyunları” ile geliştirilen duyusal beceri ve kısa dönemli hafıza becerilerine, çoğu zaman derin düşünce, anlamsal bilişsel fonksiyonlar gibi kişinin, kendi davranışlarını değiştirerek kendisini başarıya götürecek becerilerin eşlik etmeyebildiğini ortaya koyuyor.
Bu programlar entelektüeliteyi, mantık yürütmeyi, problem çözmeyi, anlaşarak iletişim kurmayı ve akıllıca kararlar almayı destekleyen türde bir zekayı geliştirmiyor. Aksine, derin düşünceyi, öğrenmeyi ve uzun dönemli hafıza oluşturmayı destekleyen zihinsel antrenmanlar hayatta kalan nöronların sayısını artırıyor. Uzun süreli hayatta kalan nöronlar ve onların dendritleri (dendritler hafızanın depolandığı yerlerdir) uzun dönemli, kullanışlı ve anlamlı bir hafızanın oluştuğu anlamına geliyor.
“Ezber” Nöro Miti
Her şeyi ve herkesi hatırlamak üzere tasarlanmamış varlıklarız. Hatta her şeyle ilgili hatırlamamız gereken onun yalnızca “etli” kısmıdır. O da yüzde 20 ila otuzluk bir bilgiye karşılık gelir. Bizi başarıya götürecek kadar olanı hatırlamızın yeterli olduğunu farketmemiz önemlidir. Eğer her cümle ve kelimeyi hatırlamaya uğraşırsak kendimizi yormuş oluruz ve uzun dönemli ve kullanışlı bir hafıza oluşturma çabası dahi zor gelir. Esasında “etli” kısmı denilen o yüzde yirmi ila otuzu hatırlamaya çalışmak daha fazla derin düşünce, odaklanmış bir anlayış gerektirir. Zira bilgileri geri çağırmak düşünmeden pek mümkün değildir. Bu nedenle “Ne” ve “Nasıl” öğreneceğimizi öğrenmemiz gerekiyor.
“Zeki olunmaz, zeki doğulur” Nöro Miti
Zeka sabit bir kavram olmadığı gibi bizler de tek başımıza zekanın ölçüsü olamayız. Zeka dinamik ve şekillendirilebilir bir kavramdır ve bu nedenle de bizler aslında olmak istediğimiz kadar zekiyizdir! Gerçek şu ki, okuduklarımız ve öğrendiklerimiz hakkında ne kadar derin düşünürsek o kadar zeki oluyoruz. Zeka, hafızamızı nasıl oluşturduğumuzla doğrudan alakalıdır. Zeka, değişebilir, gelişebilir ve büyüyebilir.
Dr. Caroline Leaf, 2018
https://drleaf.com/blogs/news/5-myths-about-the-brain?_pos=10&_sid=ab3f01ed2&_ss=r
Çeviren: Burcu Tuncel